Acılardan Arta Kalan

Acılardan Arta Kalan

Yazarın İsmi: Nadire Yetiş

Yayınevi: Us Yayınları

Baskı Tarihi: Ağustos 2020

Sayfa Sayısı: 132

Tür: Hikâye

Arka Kapak

Ben bir ay önce kızını kaybetmiş bir babayım. İçimin acısını şu an tarif edemiyorum. Bu saatten sonra biliyorum ki ne yaparsam yapayım kızım geri gelmeyecek ve ben bu acıyla ölünceye kadar yaşamak zorunda kalacağım.

Evladınızın kıymetini o hayattayken bilin. Bu dünyada hiçbir şey çocuklarınız kadar önemli ve değerli değil. Bunu unutmayın. Ben cahilim, okumadım. Kızıma örnek olacak bir hayatım da olmadı maalesef. Bir baba olarak onu dinlemeyi değil hep suçlamayı seçtim. Şu an yanımda olsaydı ona öyle bir sarılırdım ki hiç bırakmazdım. Sabahlara kadar dinlerdim dertlerini, sorunlarını. Onun yanında olurdum.

Ben kızımı istemediğim bir evlilik yaptı diye devamlı suçladım. Nasıl olsa kendi istedi, kendi evlendi. Şikayet etmeye de hakkı yok diye düşünüp yalnız bıraktım onu. Kapalı kapılar ardında ne acılar yaşamış yavrum. Bilmemişim. Belki de bilmek işime gelmedi. Suçlamak en kolayıydı belki de. Şu an düşündüğümde ne kadar hatalı olduğumu anlıyorum.

Ne olursa olsun başına ne gelirse gelsin siz çocuklarınızın başında olun sahip çıkın, onlara kimseye laf söylettirmeyin. Dağ gibi arkasında durun. Kızlarınız babamız varsa arkamızda bize kimse bir şey yapamaz desinler, korkmasınlar kimseden. Size evlat acısını yaşamış bir baba olarak sesleniyorum. Evladınızı kaybettikten sonra keşkeler işe yaramıyor. İş işten geçmeden basın çocuklarınızı bağrınıza, sevin ilgilenin onlarla.

 

Yazarın Hayatı

1979 Ağrı doğumludur. Aslen Konya, Çumralı olan yazarımız ilkokulu Çumra Hürriyet İlkokulunda, ortaöğretim ve liseyi de Çumra Anadolu Lisesinde tamamlamıştır. Yazarımız Çumra Anadolu Lisesinin ilk mezunlarındandır.

Kamu Yönetimi Bölümü ve Adalet Yüksekokulunu bitirdi. Çocuk objektif testler, psikolojik resim analizi terapistliği, öğrenci koçluğu ve eğitim danışmanlığı eğitimleri aldı. Halen Denizli’de eğitim danışmanlığı ve öğrenci koçluğu yapmaktadır. Üç çocuk annesidir.

Tahlil

Kitap 5 hikâyeden oluşmaktadır;

Babasının Prensesi Olamayan Kızlar

Bu hikâye ile okuyucuları selamlayan kitap ana karakter Buse’nin yaşadıklarının üzerinden bir babanın ilgisizliğinin, vurdumduymazlığının nasıl bir pişmanlığa ve telafisi olmayan acılara gebe kaldığını gözler önüne seriyor. Buse kardeşleri Yadel ve Arda ile birlikte hayatta tecrübe edilmesi en zor acılardan birini tecrübe etmiştir.

Buse ve Arda evlenmiş en küçükleri Yadel üniversiteye hazırlanırken babaları oldukça zor bir hastalık geçirmektedir. Tüm iyi niyetleriyle babalarının yanlarında duran evlatlar ile küçüklüklerinde onları bazen yalnız bazen çaresiz bırakan babalarının durumu adeta son pişmanlık neye yarar sözünün vücut bulmuş hâlini gösteriyor. Özelikle Buse ile babasının arasında geçen konuşmalar bir kız çocuğunun babasının varlığını hissedemeyişinin ne büyük hezeyanlara yol açtığını gözler önüne seriyor. Hikâyenin sonunda Buse’nin babasına verdiği mektup ise babası açısından ne denli büyük hatalar yaptığının belgesi niteliğindedir.

Anneler Ölürken

Başarılı bir gazeteci olan Sezen son zamanlarda kişisel bir bunalıma düşmüştür. Bu hale gelmesinin sebebi günümüzde artan kadına şiddet ve kadın cinayetleridir. Düştüğü bunalımın vahameti ile evine kapanmış olan Sezen bir gün rüya görür. Gördüğü rüyayı son yaptığı haberde annelerini babaları öldürmüş olan çocuklarla bağdaştırır. Bu rüyadan o kadar etkilenir ki önce çocukların durumunu merak eder sonra bunla da yetinmez çocukları görmeye karar verir. Gitmeden ölen kadının anne ve babasını da ziyaret eder. Orada kızlarının gerektiğinde yanında olamayan anne ve babanın çaresizliğine şahit olur. Aynı gün çocuk psikiyatrisi olan arkadaşı Hülya ile beraber üvey babaannesinin yanında olan çocukları ziyaret etmek için Ağrı’ya giderler. Çocukların babaanneleri Raziye Sezen’i ve arkadaşı Hülya’yı güzelce misafir eder. Burada çocuklarla vakit geçirirler ve onlara bu zor zamanlarda yardımcı olmaya çalışırlar. Çocukların babaannesi ile sohbet eden Sezen ve Hülya içleri yakan bir kadın hikâyesiyle daha karşılaşırlar.

 

Hiç Mutlu Olmadım Ben

Bu hikâye Denizli’nin Alaattin kasabasında dünyaya gelen Türkan’ın çarpıcı ve bir o kadar hüzünle dolu hayatını anlatıyor. Türkan’ın babası o daha doğmadan gurbetçi işçi olarak Hollanda’ya gitmiştir. Döndüğünde annesinin üstüne kuma almıştır. Ailesinin bunca çalkantılı hayatından Türkan’da nasibini almıştır. İstediği okulda okuyamamış hayali olan mesleğe kavuşamamıştır. Evin bütün yükü sırtına binmiş hem kardeşlerinin kahrını çekmiştir hem de ailesi tarladayken evin bütün yükünü sırtlamıştır. Böylesine kötü bir çocukluktan gençliğe adım atarken evlenme adı altında kendisinden büyük bir adama mal gibi satılmıştır. Evlilik hayatı da sevgisizlik, ilgisizlik daha kötüsü şiddet kavramları altına geçmiştir. Tüm bunlara rağmen bir oğlu bir kızı olmuş ve onların iyi yetişmesi için bütün çabasını sarf etmiştir.

Bir Vardım Bir Yoktum

Birlikte uzun zamanlar geçirdiği çok yakın arkadaşı hastanede elim bir hastalıkla boğuşan Sezen rutin olarak yaptığı gibi hastaneye gider. Hastaneye gittiğinde dayanılması zor bir acıyla karşı karşıya kalmış arkadaşı Songül vefat etmiştir. Sezen hastanede hafif bir baygınlık geçirdikten sonra Songül’ün doktoru ile konuşur. Doktor ölmeden önce kendisine verilmek üzere bir mektup bıraktığını söyler. Mektubu alıp oradan ayrılan Sezen mektubu okumaya başlar. Mektup Sezen’in bile bilmediği Songül’ün acılı yaşam öyküsünü anlatmaktadır.

Keşke Anne

Zuhal bir gün yolda giderken kalbi çok hızlı çarpar ve doktora gider. Doktor bir şeyinin olmadığını muhtemelen panikatak geçirdiğini ve bunun psikolojik sebeplerden kaynaklandığını söyler. Bunun üzerine psikolog Ayça hanıma gider. Doktor Ayça bu tür sorunlara insanın içinde geçmişten kalan acıların yol açtığını söyler ve Zuhal’ı dinlemeye başlar. Başta ilk okula giderken annesini yasak aşkı ile basmak ve aynı yaşlarda taciz edilmesi gibi birçok dayanılmaz, yürek burkan acılı hikâyesini anlatır.

 

-Kitabı okurken defalarca içimin burkulduğunu hissettim. Kadın nedir? Bu soruyu defalarca kez sordum. İşçi, hırsımızı alacağımız günah keçisi, anne, eş…. Hangisi?

Kitap, bir kadın hata yaptığında arkasında durulmazsa ne büyük hezeyanlara yol açabileceği; sevgisizliğin, ilgisizliğin, değer görmemenin ölçülemeyecek derecede zarar verdiğini gözler önüne seriyor. Bu anlamda bir farkındalık oluşturuyor. Kadınların hikâyelerini anlatsa da özellikle erkeklerin okuması gerektiğini düşünüyorum.

Anlatımı duru ve sürükleyici. Betimlemeler okuyucuyu içine çekiyor. Beş hikâyenin de konusu birbirine benzese de hikâyeler birbirini tekrarlamıyor. Her hikâye kendi içinde özgünlük barındırıyor. Vermek istediği mesajları hemen vermeyip gerekli merak duygusunu oluşturuyor böylece okurken okuyucuya satırları kovalatıyor.

 

 

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir