GEORGE ORWELL 1984

GEORGE ORWELL 1984

Eveettt ! Ne zamandır aklımda olan ve bir türlü yapamadığım kitap tahlilimi sonunda yapmaya karar verdim.

 

Bu kitabı ilk okuyuşumda bazı  yerleri anlamadım desem yeridir.Eminim ki okumuş kişiler bu konuda bana hak vereceklerdir.

George Orwell..1984..

Bütün insanlar doğaları gereği bulunduğu ortama uyum sağlamak zorunda kalmışlardır.Bunun sebebi de uyum sağlamadığı takdirde karşılaşabilecek birtakım sorunların olmasıdır.Aslında bu zorunluluğu topluma dayatan başlarındaki yöneticiler de diyebiliriz.

 

Kitapta dünyanın üç süper güç(Dünya,Okyanusya Avrasya ve Doğu Asya)tarafından yönetildiği,her birinin kendi kurallarını halka dayatması sonucu benimsediği bir yönetim modeli vardır.Bu güçler sürekli savaş halindedir ve tüm toplumlarda kargaşa ortamı vardır.

 

Okyanusya halkı Büyük Birader ve Parti’nin baskısı altındadır.Burada Büyük biraderden bahsetmek sizlerin tahlili anlaması açısından faydalı olacaktır.Kitapta büyük Birader anılan kişi aslında görünmez bir eldir.Hiçkimse onu gözleriyle görmez fakat varlığından da asla şüphe etmez.Zira kendisi yenilmez,kuvvetli aynı zamanda sonsuz biridir.Ona karşı gelmek demek yönetime karşı gelmek demektir ve bu büyük suçtur.Nefret haftası verilen haftada bu kişilere acayip kin kusulur ve bu haftaya katılmayanları da o kişilerden saymaktadırlar.Bu yüzden bu haftaya katılmayan kişiler yok denecek kadar azdır.Bahsedilen parti ise tamamen Büyük Biraderin elinde olan ve insanların taptığı(!) bir güç odağı diyebiliriz.Burada halkın zihni tamamen bu iki güç tarafından kontrol edilmektedir.Halkın bir bilgi öğrenmesi tamamen bu iki gücün elindedir. .Yani halk bilgi öğrendiğini zannederken halbuki her yeni bilgi iki gücün istediği şekilde manipüle edilerek insanlara verilmektedir.Burada tüm insanlar gözlem altındadır ve yapılan her hareket bir bir kayıt edilmektedir.Fakat bu kadar baskıya rağmen halk sanki çok iyi bir yaşam sürdüğünü düşünerek yönetime herhangi bir tepki  vermemektedir.(Veremiyor desek daha mı doğru olurdu acaba)

 

1984 romanının baş kahramanı parti çalışanı olan Winston’dur.Winston bu partinin Gerçek Bakanlığı adı verilen kurumunda çalışmaktadır.Aslında Winston da diğer halk gibi ilk başta yönetime boyun eğer fakat daha sonra kendi dünyasında kurduğu ve kendisini içten içe bitiren karanlık,bunaltıcı dünyasını aydınlatmak ister.Eline aldığı kalemle sistemin baş yöneticisine karşı kin kusmaya devam ederek defterinin her satırlarına “Kahrolsun Büyük Birader.”yazar.Winston defteri çok iyi sakladığını düşünse de aslında kendisi dört bir yandan,hatta duvarın arkasından bile,izleniyordu ve bu durumda defteri de saklamasına gerek yoktu çünkü her yazışında baş ucunda tüm yazıyı okuyan sistemin kukla yöneticileri vardı…

Okyanusya’nın bir diğer büyük sorunu Yenisöylem..Gelecekte konuşulması gereken tek dil olması için parti tüm gücünü kullanıyordu.Bir nevi dil de partinin baskısı altındaydı.Partinin buradaki tek gayesi insanların partinin istemediği tek kelimeyi bile konuşturmak istememesidir.

 

Winston,partinin Okyanusya da yaşattığı tüm bu kaosa artık duyarsız kalamıyordu.Düşünme ve konuşma yetisi elinden alınmış,yobaz bir toplumun parçası olmak istemiyordu fakat Winstonun gösterdiği her tepki sanki geri tepiyordu.Buna rağmen geleceğe dair umudu hala vardı.Öylesine körleşmiş bir toplumda bunca baskıya rağmen direnmek elbette Büyük Biraderi kızdırıyordu.Bu yüzden Winston artık eskisi kadar özgür(!) değildi.Büyük Birader için çalışan ajanlar,Winstonun deftere yazdığı düşünceleri yüzünden onu düşünce polisi tutuklayıp yok etmek istemişlerdir.Winstonun düşünce suçu işlemesi nedeniyle 101 numaralı odada uğradığı işkence ve eziyetler sonucunda pes etme konumuna düşürmüştür..Aslında romanın en etkileyici kısmı da bu diyebiliriz.Winstonun tüm direnişine rağmen gördüğü işkence sonucu kendini teslim etmesi hatta ve hatta hayatına bir zamanlar aşık olduğu sanılarak aldığı kadın için ‘’bana hiçbir şey yapmayın ona yapın’’ demesi insanların toplumda kalmasının tek şartı olan yönetimi kabullendiğinin bir çeşit göstergesidir..

 

Aslında günümüz açısından değerlendirecek olursak 1984 romanı bir nevi çaresizliğin sembolüdür.Fakat burada asıl olan tüm bu dayatmaları kabul etmemek,manipülasyonlara boyun eğmemek ve değişmemekte.Fakat insanoğlu yöneticiler karşısında aciz bir varlık olduğu için tüm bunlara boyun eğmek zorunda bırakılıyor..

 

George Orwell buna benzer bir konuyu Hayvan Çiftiği romanında da ele almıştır.Bu romanda insanlar tarafından şiddet uygulayarak çalıştırılan hayvanlar bir darbe yaparak çiftiği ele geçirirler.Buradaki amaç tüm hayvanlarım eşit olduğu bir düzendir aslında .Fakat az önce anlattığım gibi bu durum da Winstonun son durumundan farklı değildir.Başa geçen hayvanlardan bir tanesi olan domuzunda insanlardan bir farkı kalmamıştır.Yine aynı düzen devam etmiş sadece iktidar el değiştirmiştir…

 

Bu kitap geçmiş dönemde yapılmış olmasına rağmen güncelliğini hala koruyor olması insanların tam da bu durumu yaşamasından kaynaklanıyor.Orwell o dönemde bu kitabı yazarak resmen geleceği görmüş gibi resmetmiştir.Geçmişten günümüze deniş bir değerlendirme yapacak olursak insanlar artık körleşmiş bu sistemin içinde yok olma derecesine gelmiş sadece iktidar önemli bir pozisyonda…

Kitapta geçen şu cümle ile tahlilimi sonlandırıyorum..

 

‘’Savaş Barıştır,

Özgürlük Köleliktir,

Cahillik Güçtür.’’

 

Eğer hala 1984 romanını okumadıysanız okunacaklar listenizi yenilemenizi öneririm.Zira bu büyük bir eksiklik olacaktır sizin için..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir