SPOR MEDYASINDAKİ CİNSİYET AYRIMCILIĞINA HUKUK PERSPEKTİFİNDEN BAKIŞ

SPOR MEDYASINDAKİ CİNSİYET AYRIMCILIĞINA HUKUK PERSPEKTİFİNDEN BAKIŞ

 

Özet: Toplumsal yaşamın pek çok alanında olduğu gibi spor alanında da kadın-erkek eşitsizliği önemli ölçüde göze çarpmaktadır. Kadını, duygusal, fiziksel ve bedensel açıdan zayıf varlıklar olarak gören ve kadının cinsel kimliğini öne çıkaran toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık anlayışı çerçevesinde spor, erkeksi cinsiyet rolü özellikleri gerektiren bir erkek etkinliği olarak görülmektedir. Bu anlayışın toplum zihniyetine yerleştirilmeye çalışılmasında, kitlesel iletişim araçlarını yaygın ve etkin biçimde kullanarak bireylerin düşünce ve davranışlarına büyük ölçüde etki eden medya önemli bir rol üstlenmektedir. Bu bağlamda erkek sporculara kıyasla çok daha az haber yapılan kadın sporcuların çoğunlukla medyada sportif başarılarından ziyade kadınlık özellikleri ön plana çıkarılmakta ve başarıları değersizleştirilmektedir. Bu duruma dikkat çekmek amacıyla bu yazımızda, spor medyasındaki cinsiyetçi ifadelere yönelik haberlerle zenginleştirilmiş bir analiz, spor medyasındaki cinsiyete dayalı ayrımcılığın hukuki zeminde ele alınışı ve spor medyasındaki cinsiyetçi dilin temizlenmesine ilişkin hukuki açıdan neler yapılabileceğine dair tavsiyeler yer almaktadır.

 

Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığı ve Spor

Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, kadınların erkeklerle kıyaslandığında zayıf oldukları ile ilgili önyargıları ve kadınların gerek biyolojik cinsiyetleri, gerek bedensel özellikleri (gender) gerek fiziki güçleri, gerek medeni durumları, gerekse neslin üremesindeki önemli rolleri dahil olmak üzere kadınlara biçilen basmakalıp rolleri destekleyen ve kadınlara karşı toplumsal yaşamın birçok alanında ortaya çıkan eşitsizlikleri haklı sayan uygulama ve davranışlar bütünüdür.

Spor, toplumsal yaşamda cinsiyete dayalı ayrımcılığın en çok tezahür ettiği alanlardan biridir. Erkeğin gücü ve kadının zayıflığına yönelik biyolojik farklılığa dayanan söylemler ve toplumda kadın ve erkeğe biçilmiş toplumsal roller, kadınları spor ve fiziksel etkinlikten alıkoymakta ya da belirli sınırlara hapsetmektedir. Toplumsal cinsiyet önyargıları ve bu önyargılara dayalı cinsiyetçi davranışlar, çoğunlukla kadın bedeni (bedensel olarak zayıflığı, bedensel görünümü) üzerinden yürütülmektedir.[1]

Spor alanındaki bu toplumsal cinsiyet rolleri temeline dayalı eşitsizlik ne yazık ki spor medyasına da yansımıştır. Medyanın bireylerin düşünce ve davranışlarına hatırı sayılır derecede tesir ettiğini de göz önünde bulundurursak işin boyutu gittikçe büyük önem arz etmektedir. Spor medyası erkek egemenliğinde olan bir alandır ve hayatın birçok alanından daha fazla erkeklerin hâkimiyetindedir. Spor medyası sektöründe çalışanların(muhabir, editör, köşe yazarları vb.) çoğunluğunu erkeklerin oluşturmasının yanı sıra  kadınların yer aldığı spor haberlerinin erkeklerin yer aldığı spor haberlerine nazaran çok daha az olmasıyla beraber kadın sporcuların yer aldığı haberlerde kullanılan cinsiyetçi dil ve söylemler de spor medyasındaki cinsiyet ayrımcılığını gözler önüne sermektedir. Kadın bedeni, spor medyasında bir gösteriş malzemesi olarak kullanılmakta, tabiri caizse kadın “meta”laştırılmakta, kadın “beden”e indirgenerek ele alınmakta ve başarılı kadın sporculara yönelik haberlerde “kadınlık” ve “dişilik” özellikleri ön plana çıkarılarak sportif başarıları ikinci plana atılmaktadır.

 

Spor Haberlerinde Kadına Karşı Cinsiyet Ayrımcılığına Dair Örnekler

Spor medyasında kadın sporcular cinsel obje, anne ve/veya eş olarak toplumsal cinsiyet rolleri çerçevesinde ya da erkeksi niteliklerle temsil edilmektedir. Bu temsiller bağlamında kadınların öncelikli görev ve sorumluluklarının toplumsal cinsiyet rolleri olduğu öne çıkarılarak ya da cinsel kimlikleri ve bedenleri ile seyirlik bir nesneye dönüştürülerek sporcu kimlikleri ve spordaki başarıları değersizleştirilmekte, başarıları öne çıkarıldığında ise bu ya şansa bağlanmakta ya da olağan dışı bir durum olarak resmedilmektedir. Diğer yandan spor medyasında sporcu kadınların erkeksi tavır ve görüntülerine yer verilerek bu alanın eril karakteri onaylanmakta ve böylelikle spor alanındaki erkek egemen ideoloji yeniden üretilmektedir.[2]

Kadınlara yönelik cinsiyet ayrımcılığı içeren haber örneklerini belirli başlıklar altında toplamak mümkündür.[3]

 

1.Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Öne Çıkarılması                           

Landskrona, İsveç’te düzenlenen 2009 Avrupa Gençler Halter Şampiyonasında 28 Temmuz’da dört Avrupa Gençler rekoru kırarak şampiyon olan milli haltercimiz Şaziye Erdoğan’ın bu başarısı, Akşam Gazetesi’nin 11 Eylül 2009 tarihli haberinde[4] “İnşaatçı babanın rekortmen kızı” manşetiyle okurların dikkatine sunulmuştur. Başarılı bir sporcunun sporcu kimliği yerine kimin kızı olduğuna dair bir ifadeyle manşetlere konu olması çok üzücüdür.

Ezgi Toper’in milli voleybolcu Naz Aydemir Akyol ile yaptığı röportaj[5], “Karnımda bebek de olsa “ başlığıyla 8 Mayıs 2018 tarihinde Milliyet gazetesinin internet sayfasında kendine yer bulmuştur. Aslında Vakıfbank Voleybol Takımı’nın Şampiyonlar Ligi Kupası alması dolayısıyla yapılan bu röportajın ufak bir kısmında Naz Aydemir Akyol’un hamile olduğunu belirtmesi ve bunun haricindeki tüm soru ve cevapların başarılı voleybolcunun spor kariyerine dair olmasına rağmen haberin başlığında hamileliğinin vurgulanması, ülkemizde başarılı kadın sporcuların sportif başarılarından ziyade toplumsal cinsiyete dayalı rollerinin daha çok haber değeri taşıdığının göstergesidir.

Kadın sporcuların sportif başarılarının toplumsal cinsiyete dayalı rolleri üzerinden haberlere konu olması ne yazık ki sadece ülkemizde söz konusu olan bir durum değildir. ChicagoTribune gazetesi, 2016 Rio Olimpiyatlarında bronz madalya kazanan trap atıcısı CoreyCogdell’in bu başarısını haber yaparken “Amerikan futbolcunun karısı olimpiyatlarda bronz madalya kazandı” ifadesini[6] kullanmıştır. CoreyCogdell’in ismine bile yer verilmeden direkt Amerikan futbolu oynayan kocasının ön plana çıkarılması dış spor basınında da kadın sporcuların toplum içindeki cinsiyete dayalı rolleri üzerinden sportif başarılarının gölgelenmesine yönelik haberlerin varlığını ortaya koymaktadır.

 

 

2.Bedensel Görünüş Ve Cinsel Obje Olarak Ele Alınma

Milliyet Gazetesi’nin 1 Ağustos 2009 tarihli, Beşiktaş’ın voleybolcu Sanja Popovic transferini ele alan haberinde[7] seksi smaçör ifadesinin kullanılması ve konudan alakasız bir şekilde Sanja Popovic’in güzelliğinin, fiziğinin, verdiği cesur pozların anlatılması, kadın bedeninin tabiri caizse seyirlik bir nesne olarak habere yansıtıldığını gözler önüne sermektedir.

Milliyet Gazetesi’nin 12 Mayıs 2016 tarihli, internet sayfasında yer alan ”Trt spikeri sosyal medyayı salladı” başlıklı haberinde[8] TRT Spor kanalında spor spikerliği yapan Deniz Satar’ın güzelliği üzerine ifadeler yer almıştır. Kadın spor spikeri mevzusu kadınların bedensel görünüş ve cinsel obje unsuru olarak spor basınında yer bulması probleminin belki de en can alıcı noktalarından biridir. Spor programlarında spor yorumu yapan kadınların sayısının azlığı dikkat çekerken, sadece haberleri sunup programdaki konuklara söz veren güzel spikerlerin sayıca fazlalığı hem kadınlara dayatılan toplumsal cinsiyet kalıpları hem de kadın ve kadın bedeninin estetik bir objeye indirgenmesi bağlamında önemli bir sorun teşkil etmektedir. Kadın spor spikerlerinin güzel kadınlardan seçilmesi ve ekranda görsel bir zenginlik aracı olarak kullanılması, konu mankeni gibi konumlandırılması, kadının bedensel görünüşü temeline dayanarak yapılan bir cinsiyet ayrımcılığıdır. Bir eşitlikten bahsediyorsak kadınların spor programlarında sadece bir konu mankeni gibi değil, spor yorumları ve analizleri de yapan bir spor yorumcusu kimliği ile yer alması gerekmektedir.

 

3.Erkeksi Nitelendirmeler Kullanılması

Fanatik Gazetesi’nin 14 Nisan 2014 tarihli haberinde[9] Galatasaray Kadın Basketbol takımının sporcusu Işıl Alben’in FİBA Avrupa Ligi şampiyonluğundaki önemli başarısının değil de yaptığı bir sevinç hareketinin Galatasaraylı futbolcu Melo’ya benzetilmesi dolayısıyla haber başlığında “Dişi Melo” ifadesinin yer alması sporun eril karakterini onaylamakta ve spordaki erkek egemen ideolojiye destek vermektedir.

4.Kadın Sporcuların Başarılarının Küçük Görülmesi ve Kadını Aşağılayan, Küçük Düşüren İfadelerin Yer Alması

Yeni Akit Gazetesi yazarı Ahmet Gülümseyen’in “Milli voleybolcuların kıyafeti ve batının isyanı” başlıklı köşe yazısında[10] Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı’nın uluslararası başarısını küçümsercesine yazdıkları yenilir yutulur cinsten değildir. Yazısında ülkemizin önemli bankalarından biri olan Vakıfbank’ın kadın voleybol takımı olmasını manasız bulması, kadın voleybolcuların kıyafetini eleştirmesi ve takımda yabancı sporcuların yer almasını gerekçe göstererek Vakıfbank voleybol takımının uluslararası arenadaki başarılarının sevinilecek bir tarafının olmadığını belirtmesi kadına karşı spor camiasında yapılan ayrımcılığın en son raddesidir. Erkek spor takımlarının kadrosunun neredeyse tamamen yabancı sporculardan oluşmasına rağmen uluslararası arenadaki en ufak başarılarına methiyeler dizilirken kadrosundaki 14 sporcudan sadece dördünün yabancı olduğu Vakıfbank Voleybol takımının başarılarının yabancı sporcuların yer alması sebebiyle değersiz görülmesi hiç anlaşılır cinsten değildir. Ayrıca Avrupa kupalarında elde ettiği başarılarla ülkemizi en iyi şekilde temsil eden bir spor takımına ülkemizin önemli bankalarından birinin sponsor olması, destek vermesi son derece olağan bir durumdur.

28 Haziran 2018 tarihinde canlı yayında Almanya’nın Güney Kore’ye yenilerek Dünya Kupası’na veda etmesini yorumlayan A Spor muhabiri Rahmi Turan’ın kullandığı “Her genç kızın başına gelebilecekler Almanya Milli Takımı’nın başına da geldi” ifadesi son derece yakışıksız ve iğrençtir. Almanya’nın mağlubiyetini değerlendirirken söylediği bu sözler üzerine programın moderatörü Kerem Canbulat’ın da tepki göstereceği yerde “Rahmi Turan’a futbol,tarih ve hayat dersleri için teşekkür ediyoruz” diyerek destek vermesi ise sözün bittiği yerdir. RTÜK, Söz konusu yayında sarf edilen bu ifadelere karşı herhangi bir yaptırımda bulunmamış ve kadınları aşağılayan cinsiyetçi söylemleri nedeniyle avukat Aysu Melis Bağlan’ın, Rahmi Turan’a karşı Savcılığa yaptığı suç duyurusu sonuçsuz kalmıştır.

 

Spor Medyasındaki Cinsiyet Ayrımcılığının Hukuki Boyutu

 

Spor medyasında büyük ölçüde karşımıza çıkan kadın-erkek eşitsizliğine karşı kadınların haklarını savunabilmek, spor medyasındaki erkek egemen yapıya son verebilmek adına hukuki yolları kullanarak sonuç elde etmek, anayasasında hukuk devleti olduğu belirtilen ve hukukun üstünlüğünün kabul edildiği bir ülkede en etkili ve kesin çözüm yoludur.Bu noktada başvurulması gereken araç, spor medyasında cinsiyete dayalı yapılan ayrımcılığa yönelik hukuki düzenlemelerdir. Mevzuata bakıldığında doğrudan bu konuya ilişkin düzenlemeler yer almasa da dolaylı olarak bu konuya ilişkin birtakım düzenlemeler bulunmaktadır. Bu yasal düzenlemeleri Spor Hukuku, Basın Hukuku ve uluslararası hukuk bağlamında değerlendirmek mümkündür.

 

  1. a) Cinsiyet Ayrımcılığına Spor Hukuku Çerçevesinden Bakış

 

Sporun bütün dünyada kabul görmesi ve popüler hale gelmesi onun bazı kurallar çerçevesinde yapılması ihtiyacını doğurmuştur. Bundan dolayı “spor hukuku” adı altında, sporu belirli kurallara tabi kılan bir hukuk dalı ortaya çıkmıştır. Spor ve spor hukukunun öneminin artması yeni konuların incelenmesi gerekliliğini de beraberinde getirmektedir. Bu konulardan biri de cinsiyet ayrımı temelinde spor ve spor hukukunda kadının yeridir.[11]

Spor hakkı, Anayasa başta olmak üzere diğer kanunlarda da doğrudan ya da dolaylı olarak kendisine yer bulmaktadır. Anayasa’nın 17. maddesindeki “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.” düzenlemesinden özellikle kişinin maddi ve manevi varlığını “geliştirme hakkı”nın sporla ilişkisi kurulduğunda, onun bir hak olarak değerlendirilmesi mümkün hâle gelmektedir. Benzer şekilde yine “Sporun geliştirilmesi ve tahkim” başlığını taşıyan Anayasa’nın 59. maddesinin birinci fıkrasında “Devlet, her yaştaki Türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun kitlelere yayılmasını teşvik eder”, ikinci fıkrasında ise “Devlet başarılı sporcuyu korur” düzenlemeleri yer almaktadır. Bu düzenlemeden hareketle de sporun bir hak ve hatta kişilik hakkı olduğu ve devletin sporu geliştirme, sporun kitlelere yayılmasını teşvik etme ve başarılı sporcuyu koruma yükümlülüklerinin olduğu belirtilmektedir.

Spor hukuku mevzuatında,medyada yapılan cinsiyet ayrımcılığına yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’in 18.maddesinde belirtilen sporda şiddet ve düzensizliği teşvik edecek haber verme ve eleştiri hakkının sınırlarını aşacak şekilde yayın yasağı uyarınca kadınları sporun dışına itmeye çalışan sistemin sporda düzensizlik meydana getirdiğine dair genişletici bir yorum yapılabilir ama adı üstünde genişletici bir yorumla bu sonuca varılmaktadır ve maalesef spor medyasındaki cinsiyet ayrımcılığına yönelik problemlere uygulanması çok kolay olmayacaktır.

 

 

  1. b) Spor Medyasında Cinsiyet Ayrımcılığına Basın ve Medya Hukuku Çerçevesinde Bakış

 

Basın ve medya hukuku kitle iletişim araçları ile yapılan yayınları, bu alanda faaliyet gösteren kurumların idaresini, haberleşme özgürlüğü ile bağlantılı olarak işbu kuralları ve sınırları düzenleyen hukuk alandır.

 

Basın ve Medya Hukuku mevzuatına bakıldığında 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş  ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunda radyo ve televizyonların yayın ilkeleri kapsamında cinsiyete dayalı ayrımcılık yapılmamasına ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır:

 

Yayın hizmeti ilkeleri

MADDE 8 – (1) Medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla bu

fıkrada yer alan ilkelere uygun olarak sunarlar. Yayın hizmetleri;

  1. b) Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik

edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.

….

  1. e) Irk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, engellilik, siyasî ve felsefî düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez.

 

6112 sayılı bu kanunun 8.maddesinin 1.fıkrasının b ve e bentlerinde sadece spor medyasında değil,diğer tüm medya alanlarında cinsiyete dayalı yayın yapmak yasaklanmıştır. Ancak bu düzenleme sadece radyo ve televizyon yayınlarını içine almakta,yazılı basın ve sosyal medyayı kapsamamaktadır. Bu yüzden bu düzenleme yetersiz kalmaktadır.

 

  1. c) Uluslararası Andlaşma Hükümleri Çerçevesinde Spor Medyasındaki Cinsiyet Ayrımcılığına Bakış

 

Taraf olduğumuz uluslararası andlaşma metinlerinin iç hukuka etkisi büyüktür. Anayasanın 90.maddesinin 5.fıkrasında ve bu fıkraya 7.5.2004 tarihinde eklenen ek cümlede usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş uluslararası andlaşmaların iç hukuktaki yeri açıkça belirtilmiştir: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek: 7.5.2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”

 

1985 yılında taraf olduğumuz Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin(CEDAW) ikinci maddesinin b bendinde taraf devletlerin “Kadınlara karşı her türlü ayrımı yasaklayan ve gerekli yerlerde yaptırımları da içeren yasal ve diğer önlemleri kabul etmeyi” ve yine aynı maddenin e bendinde “Herhangi bir kişi veya kuruluşun kadınlara karşı ayrım yapmadan girişimini önlemek için bütün uygun önlemleri almayı” taahhüt ettiği belirtilmiştir. Yine CEDAW’ın 10.maddesinin g bendinde taraf devletlerin kadınlara “Spor ve beden eğitimi faaliyetlerine aktif olarak katılmaları için erkeklerle eşit fırsatların tanınması” hususunda uygun önlemler alması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca CEDAW komisyonunun tavsiye kararlarında taraf devletlerin medya alanında birtakım önlemler alması istenmiştir. Bu önlemlerden bazıları:

*Kadınların medyaya tam ve etkin biçimde katılımı yaygınlaştırılmalı.

*TV-radyo yayınlarında yer alan cinsiyete dayalı ayrımcılık yansıtan tiplemelere engel olacak bir rehberlik hizmeti sunulmasını sağlayacak uzman görüşü getirilmeli.

*Medyaya ilişkin mesleklerden olanlara, cinsiyet eşitliğine duyarlılık kazandıracak eğitim verilmeli.

 

Spor medyasına bakıldığında CEDAW’ın belirtilen hükümlerinin ve tavsiye kararlarında yer verilen önlemlerinin düzgün bir biçimde uygulanmadığı aşikardır. Devletin bu noktada daha sıkı bir şekilde hareket etmesi ve CEDAW hükümlerini etkin olarak uygulamaya sokması gerekmektedir.

 

 

Spor Medyasındaki Cinsiyet Ayrımcılığının Ortadan Kalkmasına Yönelik Çözüm Önerileri

 

  1. Spor medyasındaki kadın çalışan sayısının artması için iletişim fakültelerinde spor gazeteciliği ile ilgili akademik programlar düzenlenmesi ve iletişim fakültesi mezunu kadınlara spor medyası alanına yönelmesi için teşvik ve burs yöntemi izlenmesi

 

Spor medyasında çalışanların büyük çoğunluğunu erkekler oluşturmaktadır. Bu yüzden spor medyasındaki erkek egemenliğinin sona ermesi, spor medyasının çeşitli kademelerinde çalışan kadın sayısının artması halinde cinsiyetçi dil, önemli ölçüde temizlenmiş olacaktır.

 

  1. Bağımsız Spor Federasyonlarının Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğe asgari %40 kadın üye kotası maddesi eklenmelidir.

 

Spor alanında kadına karşı ayrımcılığın önlenmesi için spor teşkilatında da birtakım düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Ülkemizdeki kadın sporcu sayısına oranla spor teşkilatındaki kadın üye sayısının azlığı oldukça dikkat çekicidir. Spor Bakanlığı ve Spor Genel Müdürlüğü teşkilatının üst yönetiminde kadın üye bulunmamakta, çoğu spor federasyonunun yönetim kurullarında ve diğer kurullarında kadın üye bulunmamakta ve sadece üç spor federasyonunun (Oryantiring, Satranç ve Yelken) başkanlığını kadınlar yapmaktadır. Ülkenin spor alanındaki en üst yetkili karar mercii olan spor teşkilatında kadına karşı ayrımcılık yapılması, spor medyasında da kadına karşı ayrımcılığın yapılmasını beraberinde getirmektedir. Nitekim bu sebepten ötürü İngiltere ve Fransa’da spor teşkilatında ve spor federasyonlarında asgari %30 kadın yönetici kotası bulunmaktadır. Bu noktada Fransa ve İngiltere’deki spor teşkilatında uygulanan asgari kadın yönetici kotasını örnek almak akılcı bir çözüm yolu olacaktır.

 

 

[1] AKKAYA C.,KAPLAN Y., (2014) Toplumsal Cinsiyet Bağlamında Spor Medyasında Kadın,International Journal of Science Culture and Sport,Special Issue 2,177-182

 

[2] DURUR K.E.(2017)”Sporda Cinsiyetçilik ve Haber Metinlerinde Kadın Sporcuların Temsili” ,Uhive Dergisi,s.14

 

[3] DURUR K.E.(2017)”Sporda Cinsiyetçilik ve Haber Metinlerinde Kadın Sporcuların Temsili” ,Uhive Dergisi,s.14

 

[4] DURUR K.E.(2017)”Sporda Cinsiyetçilik ve Haber Metinlerinde Kadın Sporcuların Temsili” ,Uhive Dergisi,s.14

 

[5] https://www.milliyet.com.tr/skorer/naz-aydemir-akyol-karnimda-bebek-de-olsa-2664705 ( E.T. 21.04.2021)

[6]https://www.chicagotribune.com/sports/olympics/ct-bears-mitch-unrein-wife-wins-bronze-olympics-20160807-story.html  ( E.T. 21.04.2021 )

[7] [7] DURUR K.E.(2017)”Sporda Cinsiyetçilik ve Haber Metinlerinde Kadın Sporcuların Temsili” ,Uhive Dergisi,s.14

 

[8] https://www.milliyet.com.tr/cadde/galeri/trt-spikeri-sosyal-medyayi-salladi-464133 ( E.T.21.04.2021)

[9] https://www.fanatik.com.tr/disi-melo-isil-alben-364780 ( E.T.21.04.2021)

[10] https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ahmet-gulumseyen/milli-sporcularin-kiyafeti-ve-batinin-isyani-23175.html ( E.T. 21.04.2021 )

[11] Doğu M.H (2017) “SPOR VE SPOR HUKUKU’NDA KADININ YERİ”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir