FEDAİLERİN KALESİ: ALAMUT

FEDAİLERİN KALESİ: ALAMUT

Yazar: Vladimir Bartol

Sayfa Sayısı: 510

Basım Yılı: 1938

Özgün Dili: Slovence

ARKA KAPAK:

Alamut: Fedailerin Kalesi – Vladimir Bartol

Bir tarafta Hasan Sabbah’ın yeryüzü cennetiyle yeni tanışan güzel köleler, diğer tarafta onun en güvenilir savaşçıları olan fedailer. Sabbah’ın yarattığı cennetin içinde gözleri açıldığında hepsinin hayatı hiç umulmadık bir şekilde değişir.

Hikaye 11. yüzyıl İran’ında, kendini peygamber ilan eden Hasan Sabbah’ın, seçilmiş bir grup insanı intihar suikastçısına dönüştürerek bölgede hakimiyet kurmak için çılgınca ve aynı zamanda zekice bir plan tasarladığı Alamut Kalesi’nde geçmektedir. Güzel kadınların, yemyeşil bahçelerin, şarap ve haşhaşın göz boyadığı sanal bir cennet yaratan Sabbah, genç savaşçılarını emirlerine uydukları takdirde bu cennete gidebileceklerine inandırır. Kendilerini onun yoluna adayan, ölmeyi de öldürmeyi de göze almış olan bu küçük orduyla hükümdar sınıfına gözdağı verebileceğini düşünür. Sabbah kendi deyimiyle insanların saflığını kullanıp dine adanmışlığı politik emellerine alet eder. Artık kapılar onun için ardına kadar açılmıştır.

VLADİMİR BARTOL:

Vladimir Bartol, tarihi romanın dünyadaki en iyi temsilcilerinden biridir. 1903 yılında Trieste civarı küçük bir Sloven kasabasında dünyaya gelmiştir. Psikoloji ve feslefe alanında tahsil görmüş, Freud’un keşfedilmeyen kitaplarını keşfetmiştir. Dünyaya adını duyurduğu Alamut, ilk eseridir. II. Dünya Savaşı dönemlerinde umduğu ilgiyi bulamamıştır hatta, tehlikeli kabul edildiği için gizlice satılmış ve okunmuştur. Yazar 1956 yılında kitabını tekrar yayınlama fırsatı bulmuş, yazarın Yugoslavya Yazarlar Birliği Başkanlığı’na seçilmesine olanak sağlamıştır. Son yıllarda ise ünü tüm dünyaya yayılmış, eser birçok dile çevrilmiştir.

HASAN SABBAH KİMDİR?

Doğum tarihi: 1050, Kum, İran

Ölüm tarihi ve yeri: 12 Haziran 1124, Alamut Kalesi, İran

Ebeveynleri: Ali bin Muhammad bin Jafar bin al-Hussain bin Muhammad bin al-Sabbah al-Himyari

Defnedildiği yer: Alamut Kalesi, İran

Dini: İsmâilî-Nizârî

Kurulan organizasyonlar: Haşhaşîler, Nizârî-İsmaili Devleti

Hasan Sabbah, Nizari-İsmaili Devleti’nin ve Haşhaşi fedai grubunun kurucusudur. Şia mezhebine bağlı olan İsmaililik alt mezhebindendir.

Farklı bir dini ekole dayalı üst düzey dini bilgi birikimine ve otoriter bir liderlik karakterine sahip olduğu bilinen Hasan Sabbah kurduğu tarikatın suikaste dayanan farklı askeri taktikleri ve 34 yıl boyunca dışına çıkmadan yaşadığı Alamut Kalesi ile tanınmaktadır. Ölümü ile de 34 yıl hiç dışarı çıkmadan hayatını geçirdiği Alamut Kalesi’ne gömülmüştür. (wikipedia)

KİTABIN KONUSU:

Almut Kalesi, Kartal Yuvası demektir.

Büyük Selçuklu Devleti’nin çöküşünün başlamasına sebep olan Hasan Sabbah’ın kurduğu tarikatı anlatan bir romandır.

KİTABIN ÖZETİ:

Hasan Sabbah, Hz. Ali taraftarı olan bir kişidir ve İsmaililik tarikatına tabidir. Ancak Hasan Sabbah aykırı düşünce tarzıyla bu tarikata da ek fazla uyum sağlayamaz. Bir gün İsmaililik tarikatının daisiyle buluşur ve ona tarikata uyan ve uymayan tüm düşüncelerini anlatır. Dai tarafından verilen cevapta Hasan Sabbah’ın düşüncelerinin, aslında insanları yönlendirmek için söylenen sözlerden, yapılan düşüncelerden olduğunu söyler. Bunun üzerine Hasan Sabbah, babası tarafından medreseye gönderilir. Babası onun bu düşünceleri nedeniyle başına bir şey geleceğinden korkar. Hasan Sabbah, medresede Nizam’ül- Mülk ve Ömer Hayyam ile dostluk kurar. İleride büyük insanlar olunca birbirlerine yardım edeceklerine dair sözleşirler. Dedikleri gibi Nizam’ül- Mülk başvezir, Ömer Hayyam da ünlü bir matematikçi ve astrolog olmuştur. Bunun üzerine Hasan Sabbah, Nizam’ül- Mülk’e gider. Nizam’ül- Mülk ona sarayda iş bulur. Sonraları Hasan Sabbah keskin zekasıyla sarayda olağanüstü bir hızla yükselmeye başlar. Bunu gören Nizam’ül- Mülk Sabbah’ın kendisini geçeceği şüphesiyle onu saraydan uzaklaştırır. Hasan İbn-i Sabbah saraydan ayrılarak diğer dostu Ömer Hayyam’ın yanına gider. Ömer Hayyam ile sohbet ederken aklına aniden bir fikir gelir ve kimseye bir şey söylemeden Ömer Hayyam’ın yanından uzaklaşır. Bulunduğu bölgede fethedilmesi zor, “ALAMUT” adında bir kale vardır ama sahibi sefa düşkünü bir adamdır. Hasan Sabbah daha sonraları yapacağı bir sürü ince işlenmiş planlarının ilkiyle kaleye kendini Dai olarak tanıtarak girer ve hileyle kaleyi kuşatır. Kalede kendisini peygamber ilan eder ve fedai toplamaya başlar. Alamut Kalesi bahçesiyle meşhurdur. Kalenin önceki sahibi krallar, adeta görenleri güzellikten kör edecek bir bahçe inşa ettirmiştir. Hasan Sabbah bu bahçeleri daha da güzelleştirir.

Planını yavaş yavaş devam ettiren Sabbah, gençleri sınava tabi tutar ve geçenleri kalesinde fedai olarak görevlendirir. Hasan Sabbah ortada böyle bir planı yokken, Hindistan’a bir dostunu ziyarete gittiğinde, onun sayesinde “haşhaş” adında uyuşturucu etkiye sahip bir bitkiyle tanışır. Söz konusu bitkiyi kullanan kişi uyur ve ona halüsünasyon görmeye başlar. Haşhaş bitkisi, Hasan Sabbah’ın şeytani zekasının ürünü olan planının başrolüdür.

Hasan Sabbah planı doğrultusunda ilerlerken Apama adlı bir kadınla çalışır ve kadını da yanına alır. Apama, köle yetiştiricisidir. Köle pazarından birbirinden güzel kızları toplarlar. Bu kızlar ileride gerçekleşecek planın bir parçasıdır.

Köle kızlar ve Apama ile birlikte kaleye gelen Sabbah, onları bahçeye yerleştirir. Apama kızlara cennetin hurileri olmaları için eğitim verirken kalenin içerisinde de askerler peygamber saydıkları Sabbah’ı hiç görmeyerek eğitim görmeye devam ederler. Hasan Sabbah’ın yapacağı bir hadise, bağlılık testinin bir parçasıdır.

Bir gün Hasan Sabbah, birkaç fedaiye haşhaş verir ve onları uyutur.. Sabbah, uykularında hizmetlilerine fedaileri bahçeye taşımalarını emretmiştir. Askerler uyandıklarında gözlerine inanamayacakları bir bahçedelerdir. Fedailere cennette oldukları söylenir ve profesyonelce eğitim görmüş olan kızlar huri olarak genç adamların karşısına çıkarlar. Fedailer, hayatları boyunca unutamayacakları kadar güzel bir gece geçirirler. Uyandıklarında ise yatakhanelerindedirler. Bu genç arkadaş grubu gördüklerini birbirlerine anlatır ve bu olay, daha sonra yaşayacakları olayların başlangıcıdır.

Sabbah’ın projesi dilden dile yayılır ve bunu duyan Selçuklular, tehlikeye karşı bir sefer düzenler. Hasan Sabbah onlara, kazanamayacaklarını anlatır. Sözleri yetmeyince fedailerinden birini yanına çağırır, ona “Benim dediklerimi yaparsan seni cennetime alırım” der ve ona kaleden atlamasını emreder. Fedai gözünü bir an bile kırpmadan kaleden atlar ve yaşamını yitirir. Bunu gören Selçuklular büyük bir tehlikenin varlığına emin olur.

Sabbah bir gün en gözde fedaisi Tahir’i yanına çağırır. Ona zehirli bir hançer vererek saraya gitmesini, Gazali’nin öğrencisi olduğunu söyleyip Nizam’ül- Mülk ile görüşmesini, yanına gittiğinde de onu öldürmesini söyler. Tahir, Sabbah’ın dediğini yapar ve Nizam’ül-Mülk’ü öldürür. Tahir’de bulunan mektupta bir cümle ile şu yazılıdır: “Cehennemde görüşmek üzere, Hasan Sabbah.”

Nizam’ül-Mülk, Tahir onu öldürmeden önce neler olduğunu anlar ve Tahir’e Hasan Sabbah’ın bir yalancı olduğunu anlatır ve kendisini öldürmesi için fedaiye izin verir. Tahir Sabbah’ın yanına döndüğünde Sabbah ona hayatını ve neler yaşadığını anlatır, yaptığı şeyleri Tahir’in devam ettirmesini ister. Hasan Sabbah artık amacına ulaşmıştır…

ALAMUT KALESİ NEREDEDİR?

Alamut kalesi İran’da bulunan bir kaledir. İran’ın Kazvin şehrinde Alamut kalesi bulunmaktadır. Coğrafi konum itibari ile Hazar denizine oldukça yakın bir konumdadır.

 

TAHLİL:

Hasan Sabbah, olağanüstü zekasıyla hayatını değiştirecek planını gerçekleştirip dünya tarihine adını yazdırmıştır. İyi kötü, zekasından etkilenmemek mümkün değil… Bir topluluğu, bir orduyu yönetmeyi bırakın bir insanı yönetmek birçok zordur, hatta bazen imkansızdır. Başkaldırı, düşünme yetisi, irade, insanı insan yapan en önemli özelliklerden biridir.

Bu özellikleri birinin kontrol altına alması tarih boyunca her zaman pek de kolay olmamıştır. İşte Hasan Sabbah, “ölmenizi emrediyorum” dediğinde ölmek için her şeyi yapan fedailer yetiştirmiştir. Daha hayatının başlangıçlarında bile zekası hemen fark edilir olmuştur. Hatta bu nedenle babası onu uzaklaştırmak için medreseye vermiş, dostu da yükselecek korkusuyla Sabbah’ı görevinden almıştır.

Öfke ve hırs, insan için en tehlikeli duygulardandır. Dünya tarihinde insanın düşmanı yine her zaman insan olmuştur.

Thomas Hobbes, “Homo homini lupus est”- “İnsan insanın kurdurur” sözüyle bu durumu özetlemiştir. Söz konusu kitabımızda, Hasan Sabbah’ın zekasının yanı sıra, öfkesi de göze çarpar. Öfkesinin onu nasıl yiyip bitirdiği, hangi duygu durumlarına sürüklediği çok güzel bir şekilde betimlenmiştir. Uğruna binlerce insanın öldüğü, savaşların yapıldığı tek şey bir insanın hırsıdır. Hasan Sabbah’ın hırsıyla kendini ve çevresindekileri nasıl kötü etkilediği, okurlar tarafından açıkça fark edilmiştir.

“Öfkelenmekten kendini koru. Çünkü öfke, şeytanın askerlerindendir.”

-Hz. Ali

 

YORUM:

Lisede Alamut kitabının konusuna baktığımda hemen almalıyım diye düşündüm, akabinde bir solukta da bitirdim. Dikkat çekici konusu ve çarpıcı detaylarıyla, zihnimde kolaylıkla yer etti. Hocalarımın bile elimde görüp benden okumak için ödünç almak istediği bir kitap oldu. Hasan Sabbah’ın o keskin zekasına hayran kaldım. Böyle bir şey nasıl düşünülebilir diye defalarca kendime sordum, içimde tartışmalar yaşadım. En önemlisi de gerçek bir olay olmasıydı benim için. Hakan Günday bir kitabında şu ifadeleri kullanmıştı: “Bence romanların iyi olup olmadığını anlamak için onları ikinci kez okumaya çalışmak lazım. Eğer okunabiliyorsa, iyi roman testini geçmiş demektir. Okunmuyorsa, en yakın okulun kütüphanesine bağışlanmalıdır…”

Alamut benim için, testi geçen bir kitap oldu. Defalarca okudum, okutturdum. Çok etkilendiğim bir eser, aynı zamanda çok etkilendiğim bir insan oldu.

Beş yüz küsür sayfalık bir kitabı bu denli başarılı yazmak her yazarın yapabileceği bir şey değildir. Bu da yazarın ustalığını gözler önüne seriyor.

Ayrıca bu yazıyı yazmak için yaptığım araştırmalar sonucu bir bilgi öğrenmiş oldum: Suikast kelimesinin Avrupa dillerindeki karşılığı olan “assasinate” kelimesi de Haşhaşi tarikatından gelmiş.

Kısacası çok beğenerek okuduğum bir kitaptı, herkese okunmasını tavsiye ederim..

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir