Dörtlük

Dörtlük

Bir gece yarısı dudağımın altındaki boşlukta ıslak bir yarım ay,

Mürekkebin ağzımdan döküleceğini ve özlem rengine boyayacağını bilmeden,

Yokluk kelimesinden daha fazla özgürlük barındıran bir mikvelde,

Bunun bir şiir mi yoksa günlük mü olduğunu bilmeden yazıyorum.

 

Şu anda belki de birisiyle birlikte ışıklar altında tarif edilemez bir gecede,

Başınızı eğip beş çivili yıldız görebilme heyecanıyla tutuşurken;

Ben ölmek için gerçeğin eteklerine ulaşmanın gerekli olduğu bir dünyada,

Yıldızları cennete giden sarı merdivenlerde karşılıyorum.

 

Umudu ölümsüzleştirmek için keskin bıçakları ve kirlenmiş çarşafları,

Nehrin aşağısına bıraktığım Tanrı kitabını ve boş bardakları,

Bir daha asla otuzunu bile göremeyeceğim kız kardeşimin üzüntüsünü,

Ateşin taçlı düğünü içerisinde teselli ediyorum.

 

Artık burada ebedi olan kanunların önünde,

Sonsuzluğun kapısı olan savunma kürsüsünde bütün uzuvlarım yeniden doğuyor.

Cennet bir avize her kristal bir vücut her kafa alabildiğine ışıltı…

Şimdi onunla aramda yalnız bir kalem mesafe…

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir