İnsanın Gerçek Dostu Kimdir?
Huzursuz geçen bir günün ardından geceleyin uyumak üzere yatağa doğru girmiş ve uyumak için bir sağa bir de sola dönerek çırpınıyordum. Uykum benimle savaşıyor ve galip gelen o oluyordu. Yatağa girdikten 4 saat sonra ancak uyuyabilmiştim. Uyuduktan sonra yaşadıklarım hayatımı değiştirmişti. Müsadenizle sizlere anlatmak istiyorum.
Uyudum, uyur uyumaz bir rüya görmeye başladım. Bu rüya ormanda geçiyordu. Uzun ağaçların arasında koşar adımlarla yürüyen ben, başımı sokacak bir yer arıyordum. Yağmur her geçen saniye hızlanıyor ve çaresiz ben yağmurun altında sırılsıklam oluyordum. Artık dermanım kalmamış, dizlerimin bağı çözülmüş ve bitap bir hale düşmüştüm.
Aradan kaç dakika geçti hatırlamıyorum, derme çatma bir yer görür gibi oldum. Hemen oraya doğru hızlıca koşmaya başladım. Vardığımda gördüğüm şeyler beni hayrete düşürmüştü. Yaşlı bir adam odun kesiyordu. Havanın böylesine keskin bir soğuk ve bardaktan boşalırcasına yağmurun olduğu bir zamanda ne diye odun kesilirdi.Adamın deli olduğunu düşünmüştüm.
Beni fark eden yaşlı adam, elinden baltayı bıraktı ve gözleriyle kendisine doğru yaklaşmamı işaret etti.
Neden bilmiyorum, dilim tutulmuş gibiydi. Kendisine doğru yaklaştım, ellerini tokalaşmak için uzattı, biraz tereddütlü de olsam ellerini sıktım. İşte tam bu an, yağmur kesildi, güneş kendini belli etmeye başladı.
Böyle bir şey nasıl olurdu? Hiç durmayacakmışçasına yağan bir yağmur el tokalaşması sonucu nasıl birden kesilirdi, şaşkınlığımı gizleyemeden yaşlı adama sordum:
Neden biz tokalaşınca yağmur birden durdu?
Sakallarına aklar düşmüş, yüzü kırış kırış olmuş, beli kamburlaşmış, elleri nasır tutmuş yaşlı adam cevap verdi:
Evlat, ben günlerdir bu yağan yağmurun altında seni bekliyorum. Sen her gece huzurla uyuduğun için bir türlü gelemedin yanıma. Ama bu gece öyle bir geceydi ki huzursuzluktan uyuyamadın, tam uyuduğun an buraya doğru yola çıktın.
Kalbin kömür karası, zihnin huzur fukarası olmuş evlat. Senin dostun kalmamış.
Bunu duyduğumda hemen araya girdim, nasıl dostum kalmamış ya, benim onlarca güzel dostum var dedim.
Yaşlı adam yüzüne tebessümü takınarak cevapladı:
Evlat, insanın gerçek dostu kimdir bilir misin?
Soruyu kendisi cevapladı:
İnsanın gerçek dostu ona ölümü hatırlatandır.
Sen çok dostunun olduğunu düşünüyorsun da o dostların hiçbiri sana ölümü hatırlatmıyor. İnsan bir derenin içine düşen yaprak tanesidir, su nereye akarsa yaprak da oraya gider. İşte gerçek dost, insana ölümü hatırlatan dost, yaprak tanesine; doğru yolu gösterir.
Evladım, ölümden habersiz sürdürülen bir yaşamın sonu cehennemdir. Bilesin.