TOLSTOY’UN BİSİKLETİ

TOLSTOY’UN BİSİKLETİ

Tolstoy’un bisikleti kavramını daha önce hiç duymuş muydunuz? Sosyal medyada gezerken rastladığım ve beni oldukça etkileyen  bu hikayeyi sizlerle paylaşmak isterim.  Çok küçük yaşta annesini ve babasını kaybetmiş olan yazarımız 67 yaşına geldiğinde, 7 yaşındaki oğlu Vanichka’yı kaybetmiştir. Oğlunu kaybettiğinde hayata karşı umudunu yitirip, içine kapanır. Savaş ve Barış gibi oldukça başarılı bir  romanın yazarının  dili halkının tamamına hitap etmekle birlikte onlar için bir umut ışığı yakmaktadır. Hal böyle iken yazarın bu durumda olması halkı derinden etkilemiştir. Belki bir umut ışığı yakmak belki yazarın bulunduğu durumda ona bir teselli vermek amacıyla  Moskova Bisiklet Severler Derneği’nden yazarımıza bisiklet hediye ederler. Yazarımızın bugüne kadar bisikleti olmamış olmasının neticesi olarak sürmeyi de bilmiyordu. Kendi kendine düşe kalka bisiklet sürmesini öğrenmiş . Evet evet yanlış okumadınız tam 67 yaşında öğrenmiş  sürmeyi….Bisikletin pedalına bastıkça umutları ve hayalleri ile yeniden barışmış. Bisiklet sürmeyi o kadar sever ki kimse onu bisikletinden indiremez. Belki bir çoğumuz bu satırları okuduğumuz zaman aklımıza ’Bu yaşta mı ya da bu saatten sonra yapılmaz, öğrenilmez ki ’ dediğinizi duyar gibiyim.  Neden olmasın ki ? İnsanın hayalleri  ile arasındaki en büyük engel neydi? Bu soruyu sorduğumuzda alınan cevaplar genellikle  Kendisi ,şartlar , çevre, zaman , beklentiler ve daha niceleri …

Tolstoy gençliğinden itibaren ne kadar çirkin olduğunu düşünüp şu soruyu kendine sormuştur:‘Benimkiler  gibi böylesine koca burunlu kalın dudaklı çipil ve küçük  gözlü bir adamın dünyada mutluluğu bulması hiç mümkün müdür? ’ Gençliğinde bunu söyleyen yazarımızın 67 yaşına geldiğinde hayata, hayallerine , umutlarına sadece bir bisiklet ile bağlanarak mutluluğa kavuşması aslında buna ulaşmanın çok zor olmadığını ispat etmiştir.  Böylelikle Tolstoy’un bisikleti sadece bir bisikleti anlatmaktan çıkıyor ve hayatta hiçbir şey için geç olmadığını anlatmak için kullanılan bir kavram haline geliyor.Hayatın ne getireceği belli olmaz elbette bazen bazı şeylerin zamanı değildir bu durumda ertelemek gerekebilir ama asıl önemli olan, ondan vazgeçmemek gerektiğidir.

 

Günümüzde müzeye çevrilmiş olan   Moskova Müzesinde  sergilenen bu bisiklet, hayattan vazgeçmemek mazeretler üretmemek gerektiğinin mesajını da  vermektedir.Insan istediği sürece önünde hiç bir engel bulunmamaktadır. Kendimize koyduğumuz en büyük engel zamandır. Bunu yapmak için çok yaşlıyım , daha benim yaşım kaç? Bunu yapmak için çok tecrübesizim daha yapmam gereken çok şey var, ne yaparsam yapayım yetişemiyorum …

Bunlar  biraz da şu sözü hatırlatır ‘‘İnsanlar fırsatların gelmesini bekler fırsatlar da insanların, fırsat  bekler insan bekler; kazanan hep mazeret olur.’’  Başta Mustafa Kemal Atatürk, Einstein , Graham Bell gibi büyük işler başarmış kişilerin de 24 saati yok muydu? Eğer bu zamanı onlar gibi etkili planlı  geçirirsek büyük işler başaran kişilerden birisi de neden biz olmayalım?

Elbette ki bunu başaran tek kişi Tolstoy değildi. Tolstoy’un bisikleti gibi birçok kavram bulunmakta.En etkilendiklerimden başka bir tanesi de çalışmalarıyla bir çığır açan, Nobel ödülünü alan ilk kadın olarak tarihe geçen  Maria Curia. Peki onun hikayesi neydi?? Onu araştırmayı da siz değerli okurlarıma bırakıyorum. Araştırıp öğrenince eminim hayatınızda bazı şeyler değişecektir. Unutulmamalıdır ki; şimdi zamanıdır, başlamak için asla geç değildir.

Hayatta unutamayacağımız  en büyük pişmanlık, pişman  olurum diye yapmadıklarımızdır

                                                                                                                                TOLSTOY

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir