DOĞU AKDENİZ’DEKİ DENİZ YETKİ ALANININ SINIRLANDIRILMASI VE YAPILAN SINIRLANDIRMALARIN TÜRKİYE BAKIMINDAN ETKİLERİ

DOĞU AKDENİZ’DEKİ DENİZ YETKİ ALANININ SINIRLANDIRILMASI VE YAPILAN SINIRLANDIRMALARIN TÜRKİYE BAKIMINDAN ETKİLERİ

 

ÖZET

Doğu Akdeniz, enerji kaynakları bakımından oldukça zengin olan ve aynı zamanda ekonomik ve siyasi açıdan da devletlerin ilgi odağı olan bir deniz alanıdır. Tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de Doğu Akdeniz üzerinde yetki alanları bakımından devletler arasında çekişmeler yaşanmaktadır. Özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan tarafından yapılan münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı ilanlarının Türkiye’ye olan etkileri nedeniyle bu çekişmeler devam etmektedir. Bu makalede Doğu Akdeniz’de kıyıdaş olan devletlerin kendi yetki alanlarını belirlemesinin Türkiye bakımından etkileri incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Doğu Akdeniz, Kıyıdaş Devletler, Kıta Sahanlığı, Münhasır Ekonomik Bölge

 

GİRİŞ

Birden çok devletin kıyıdaş olduğu ortak deniz alanları bu devletlerin çıkarları bakımından büyük öneme sahiptir. Bunun sebebi devletlerin deniz alanlarında yürütmesi gereken ekonomik, siyasi, askeri faaliyetlerin mevcut olmasıdır. Ancak devletler ortak deniz alanlarında bu faaliyetleri yürütürken birtakım çıkar çatışmaları meydana gelmektedir. Uluslararası hukukta bu çatışmaların önüne geçebilmek için bazı kurallar konulmuş ve kurumlar oluşturulmuştur.(1)

Birçok ülkenin kıyıdaş olduğu ve adaların yer aldığı Doğu Akdeniz’in fiziki ve siyasi özellikleri bu bölgedeki kıyıdaş ülkeler arasında, deniz yetki sınırlarının belirlenmesi hususunda çatışmalara neden olmuştur. Kıyıdaş devletler Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını korumak amacıyla kendi aralarında anlaşmalar yapmışlardır.

Bu çalışmada uluslararası hukukun deniz hukukuna kazandırmış olduğu kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölge (MEB) ve karasuları kavramları açıklanarak Doğu Akdeniz’deki kıyıdaş ülkelerin bu kavramlar doğrultusunda deniz yetki alanlarını belirlemesi ve bu amaçla yapmış olduğu anlaşmalar ele alınmıştır. Ayrıca, yapılan anlaşmaların Türkiye açısından sonuçları değerlendirilmiştir.

  1. DENİZ YETKİ ALANLARINA DAİR TEMEL KAVRAMLAR
  2. Kıta Sahanlığı: Denize kıyısı olan kıyı devletlerinin kıyıya bitişik halde olan deniz tabanı kıta sahanlığı olarak adlandırılır. Kıyı devletleri bu bölgede ilan veya bildiriye gerek olmaksızın münhasır yetkilere sahiptir.(2) 1958 Cenevre Kıta Sahanlığı Sözleşmesi’ne göre deniz tabanı ve yüzeyi arasındaki 200 metrelik derinlik kıta sahanlığı olarak kabul edilmektedir. Bu derinliğin ötesindeki doğal kaynakların işletilmesi halinde ise kıta sahanlığı bu sınırlara göre belirlenir. Uluslararası Adalet Divanı kararlarına göre ise kıta sahanlığı kıyı devletinin kara parçasının deniz altındaki uzantısı olarak tanımlanmıştır. Yine kıta sahanlığını açıklayan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) 76. maddesinde; “Sahildar bir devletin kıta sahanlığı, karasularının ötesinde kıta kenarının dış eşiğine kadar veya bu eşik daha az bir mesafede ise, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili mesafeye olan kısımda, bu devletin kara ülkesinin doğal uzantısının bütünündeki denizaltı alanlarının deniz yatağı ve toprak altlarını içerir.” şeklinde bir tanım mevcuttur.(3)
  3. Münhasır Ekonomik Bölge (MEB): Bir kıyı devletinin karasuları esas hattından başlayıp 200 mile kadar olan bölgede kıyı devletinin deniz yatağında, toprak altında ve su altında bazı ekonomik haklara sahip olduğu bölge münhasır ekonomik bölgedir. BMDHS’nin 56. maddesine göre kıyı devleti münhasır bölgede suni adalar veya tesisler kurabilir ya da canlı ve cansız kaynak araştırmaları yapabilir.(4)

Münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı arasındaki farklar şu şekildedir;

  • Kıyı devletinin kıta sahanlığı bölgesinde sahip olduğu münhasır egemen yetkiler deniz tabanı ve deniz tabanı altındaki canlı ve cansız kaynaklardan ibarettir. Münhasır ekonomik bölgedeki yetki alanı ise deniz tabanı, deniz alanı ve deniz üzerindeki hava sahasını kapsar.
  • Kıta sahanlığı sınırı 350 deniz miline kadar uzanabilirken, MEB 200 deniz mili ile sınırlıdır.
  • Kıta sahanlığı doğal oluşumdur, MEB ise yapay bir oluşumdur.(5)
  1. Karasuları: Devletin ülke egemenliği altında olan 6-12 deniz mili genişliğindeki alan karasuları olarak kabul edilir.(6)
  2. DOĞU AKDENİZ’İN ÖNEMİ

Doğu Akdeniz Tunus’un Bon burnundan Suriye’nin kıyısına kadar uzanan bölgeyi kapsar. Doğu Akdeniz’e kıyısı olan devletler şunlardır; Mısır, Hırvatistan, Libya, Tunus, Türkiye, İtalya, Yunanistan, Bosna-Hersek, Suriye, Slovenya, Karadağ, Lübnan, İsrail, Filistin. Doğu Akdeniz’in stratejik önemini bu bölgede bulunan adalar ve petrol yolları oluşturmaktadır.  Süveyş kanalı ve Cebelitarık Boğazı gibi önemli deniz ticaret yollarının da Doğu Akdeniz’de olması bölgenin stratejik önemini arttıran bir diğer faktördür.(7)

Enerji kaynakları bakımından fosil yakıtların mevcut olması ile yakın zamanda keşfedilmiş olan geniş enerji yatakları Doğu Akdeniz’in önemini daha da arttırmıştır.(8) Bunun yanında, Dünya’da petrol taşımacılığının %25’lik bir kısmı Doğu Akdeniz’den geçmektedir. Hazar petrolünün ve doğalgazının Batı’ya ulaşımı boru hatları ile Doğu Akdeniz’den sağlanmaktadır.(9)

  1. DOĞU AKDENİZ’DE DENİZ YETKİ ALANLARININ PAYLAŞIMININ TÜRKİYE AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Tarihin her safhasında imparatorlukların ve devletlerin Doğu Akdeniz’e hâkim olma hedefi mevcut olmuştur. Günümüzde de devletler arasında Doğu Akdeniz’deki yetki alanlarına dair çekişmeler devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku’na göre Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları üzerinde hak sahibi olabilecek kıyı devletleri Mısır, Lübnan, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), İsrail, Gazze Şeridi ve Suriye’dir.(10)

Doğu Akdeniz’de yaşanan sorunların en önemlisi deniz yetki alanlarının kesişmesinden doğan sorunlardır. Doğu Akdeniz’de karşılıklı kıyılar arası uzunluk 400 deniz milinden kısadır. Bu durum kıyıdaş devletlerin MEB sınırlarını belirlerken bir anlaşma yapmaları gereksinimini ortaya çıkarmaktadır. Türkiye karşılıklı kıyılar arası uzunluğun yol açtığı sonucu göz önünde bulundurarak tek taraflı bir MEB sınırı ilan etmese de GKRY bu durumu göz önünde bulundurmayarak Mısır, İsrail ve Lübnan ile ayrı MEB anlaşmaları yapmıştır.(11)

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan, Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Doğu Akdeniz üzerindeki yetki alanlarını yok sayarak kendi münhasır ekonomik bölgelerini ilan etmişlerdir. GKRY’nin ilanına göre Kıbrıs Adası’nın tamamını GKRY temsil etmektedir ve KKTC’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları yok sayılmaktadır. Yunanistan tarafından ilan edilen deniz yetki alanlarına göre ise Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanı gasp edilerek bu bölgede karaya hapsedilmesi söz konusu olacaktır.(12) Yunanistan’ın bu ilanına karşılık Türkiye de deniz alanlarının sınırlandırılması konusunda birtakım görüşler ortaya koymuştur. Bu görüşlere göre deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında coğrafi unsurlar ve kıyı uzunlukları arasındaki oran dikkate alınmalıdır. Bu doğrultuda Kıbrıs Adası’na ve Yunan adalarının bazılarına azaltılmış kıta sahanlığı ve MEB verilmeli, diğer bazı Yunan adalarına ise kıta sahanlığı ya da MEB verilmemelidir.(13)

Bir diğer kıyı devleti olan Mısır, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının kullanımı ve Avrupa’ya ihraç edilmesi amacıyla İsrail ve GKRY ile boru hattı anlaşmaları yapmıştır. Mısır’ın 2018’de GKRY ile yaptığı anlaşmaya Türkiye itirazlarda bulunmuştur.(14) Zira Mısır tarafından yapılan bu anlaşma ve GKRY’nin Doğu Akdeniz’de almış olduğu gayrimeşru kararlar Türkiye’nin yok sayılmasının ve Doğu Akdeniz’deki haklarının ihlal edildiğinin göstergesidir.(15) Türkiye bu konudaki tepkisini şu sözlerle ortaya koymuştur; Türkiye, Mısır ve GKRY arasında Münhasır Ekonomik Bölgelerin belirlenmesine ilişkin anlaşmanın reddi başvurusunda bulundu. Yapılan ayrıntılı incelemeden sonra, anlaşmanın 32, 16 ve 18 derece boylamlarında Türk kıta sahanlığını ihlal ettiğini açıkça belirttik. Dolayısıyla anlaşma, uluslararası hukuka göre geçersizdir.”(16)

Lübnan’ın Doğu Akdeniz üzerindeki çalışmalarına bakıldığında 17 Ocak 2007’de GKRY ile yaptığı ve Türkiye’nin olumsuz yaklaştığı bir başka MEB sınırlandırma anlaşması mevcuttur. Bu anlaşma ile Türkiye yalnızca Antalya Körfezi açıklarında dar bir alana sahip olacak ve bir bakımdan karaya hapsedilmiş olacaktır. Bu sebeple anlaşma uluslararası hukuka göre hakkaniyete aykırı niteliktedir.(17)

Doğu Akdeniz’in başka bir kıyıdaş devleti olan Suriye ise, 2011’de maruz kaldığı iç savaş ve Esad rejimi nedeniyle Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarını ve enerji kaynakları konusunda herhangi bir çalışma gerçekleştirememiştir.(18)

SONUÇ

Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanlarının uluslararası hukuka göre hakkaniyetli bir şekilde paylaşılması gerekirken özellikle GKRY’nin yalnızca kendi çıkarlarına göre hareket ederek diğer kıyı devletlerle ikili anlaşmalar yapmaya çalışması Türkiye’nin bu bölgedeki yetki alanları konusunda büyük bir tehlike yaratmaktadır. GKRY’nin bu tutumu Türkiye ve diğer kıyıdaş devletlerin deniz yetki alanlarının orantısız olması sonucunu doğurmaktadır. Bu tutum devam ettiği sürece Doğu Akdeniz’de yetki alanlarının paylaştırılması konusu çözüme kavuşamayacaktır.

 

 

ATIFLAR

  • Güney,, & Özgen, D. (2020) “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Belirlenmesi Sorunu” Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans, s.4
  • Kütükçü, M. A, & Kaya, İ. S. (2016). “Uluslararası Deniz Hukuku Kapsamında Doğu Akdeniz’deki Petrol Ve Doğalgaz Kaynakları İle Türkiye’nin Hukuki Durumu”, Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi6(2/1), 81-96.
  • Güney,, & Özgen, D. s. 11
  • Acar, I., & Yılmaz, M. (2018). “Doğu Akdeniz Kıta Sahanlığı Sorunsalı Üzerinden Doğalgaz Paylaşımı” Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi (TÜCAUM)30, 3-6.
  • Güney,, & Özgen, D. s.14
  • Peker, S., Oktay, K. Ö., & Şensoy, Y. (2019) “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanları Ve Enerji Kaynakları Çerçevesinde Türkiye’nin Enerji Güvenliği” Güvenlik Bilimleri Dergisi8(1), 85-106. s.87
  • Yaycı, C. (2012). “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Paylaşılması Sorunu Ve Türkiye”. Bilge Strateji4(6).
  • Acar, I., & Yılmaz, M. s.600
  • Güney,, & Özgen, D. s.9-10
  • Acar, I., & Yılmaz, M. s.600
  • Güney,, & Özgen, D. s.16
  • Peker, S., Oktay, K. Ö., & Şensoy, Y. s.92
  • Acer, (2020). “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Sorunu” Disiplinlerarası Politika Vizyonu Ve Stratejiler s.277
  • Acar, I., & Yılmaz, M. s.604
  • Acar, I., & Yılmaz, M. s.603
  • “Doğu Akdeniz’de Türkiye-Mısır gerginliği” Anadolu Ajansı, 02.2018
  • Yıldırım, M. (2008). “Doğu Akdeniz’deki yetki alanları ve Türkiye”Yüksek Lisans Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, s.99
  • Yıldırım, M. s.100

 

 

 

 

KAYNAKÇA

  • Acar, I., & Yılmaz, M. (2018). “Doğu Akdeniz Kıta Sahanlığı Sorunsalı Üzerinden Doğalgaz Paylaşımı” Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi (TÜCAUM)30, 3-6.
  • Acer, (2020). “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Sorunu” Disiplinlerarası Politika Vizyonu Ve Stratejiler s.277
  • Güney,, & Özgen, D. (2020) “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Belirlenmesi Sorunu” Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans, s.4
  • Kütükçü, M. A, & Kaya, İ. S. (2016). “Uluslararası Deniz Hukuku Kapsamında Doğu Akdeniz’deki Petrol Ve Doğalgaz Kaynakları İle Türkiye’nin Hukuki Durumu”, Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi6(2/1), 81-96.
  • Peker, S., Oktay, K. Ö., & Şensoy, Y. (2019) “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanları Ve Enerji Kaynakları Çerçevesinde Türkiye’nin Enerji Güvenliği” Güvenlik Bilimleri Dergisi8(1), 85-106. s.87
  • Yaycı, C. (2012). “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Paylaşılması Sorunu Ve Türkiye”. Bilge Strateji4(6).
  • Yıldırım, M. (2008). “Doğu Akdeniz’deki yetki alanları ve Türkiye”Yüksek Lisans Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, s.99

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir