KÖRLÜK

KÖRLÜK

KİTABIN YAZARI: Jose Saramago

YAYINEVİ: Kırmızı Kedi Yayınları

TÜR: Roman

SAYFA SAYISI: 331

ÇEVİREN: Işık Ergüden

Yazar’ın Hayatı: (16 Kasım 1922, Lizbon – 18 Haziran 2010, Lanzarote)

Lizbon kentinin kuzeyindeki küçük bir köy olan Azinhaga‘da doğan yazar yoksul bir ailenin oğlu olarak büyüdü. Yazarın romanları ve denemelerinin yanı sıra iki şiir kitabı ve oyun kitapları da vardır. Saramago, 1998 Nobel Edebiyat Ödülü‘nü kazandı. Ünlü yazarın hayatı 87 yaşında son bulmuştur.

Kitap Tahlili:

‘Bakabiliyorsan Gör, Görebiliyorsan Gözle’ sözü ile başlayan romanımız ‘Sonradan kör olmadık, biz zaten kördük’ sözü gibi etkileyici bir cümleyle romanı sonlandırmıştır. Yazar romanda okuyucuya birçok mesaj vermiştir. Görme yetisinin kaybedilmesi bir metafor olarak kullanılmış, aslında toplumda önceden beri meydana gelen felaketler karşısında insanların nasıl da bunu görmediğini romanda ise bunu görmeyen gözlerle görmeleri gerçekle örtüşecek biçimde eleştirerek karanlığa bir mum yakıyor, toplumu uyandırıyor.

Yazarın romanda ilk kör olan kahramanlardan birini “göz doktoru” olarak seçmesi de bir başka dikkat çekici nokta… Burada akla kimsenin göremediği bir yerde, kör olan göz doktoru ne işe yarardı ? sorusunu getirmekle birlikte herkesin kör olduğu yerde görmekten bahsedilebilir miydi…

 

Kitabın Özeti:

 Adı bilinmeyen bir ülkenin bilinmeyen bir şehrinde araba kullanmakta olan bir adam trafik ışıklarında beklerken aniden kör olmasıyla başlar romanımız. “Beyaz körlük” diye adlandırılacak bir hastalığın ilk hastası olmuştur ancak burada kör olan kişi sandığımız aksine her yeri siyah değil beyaz görmektedir. Üstelik körlüğün hiçbir bilimsel açıklaması da yoktur…

Beyaz körlük, salgın haline gelerek arabasında kör olan adamın yardımına giden hırsız, ve bu iki adamı tedavi etmeye çalışan doktor ve yanındaki tüm çalışanlar da kör olmuştur. Doktor’ un karısı hariç bu insanlarla temasa geçen herkes kör olmaya başlar. Kör olanlar hükûmet yetkilileri tarafından bir akıl hastanesinden karantinaya alınır. Onlara, ülkenin geleceği için bu fedakârlığı yapmaları gerektiği söylenir. Dışarısı ile tüm bağları kesilen körler zor koşularda yaşam mücadelesi vermeye başlar.

İlk kör olanlardan biri de romanımızın ana karakterlerinden biri olan göz doktoru dur. Onu yalnız bırakmak istemeyen eşi de kör olduğunu söyleyerek içeri girmiştir. Doktorun eşi, orada gözleri gören tek kişidir ve her an kendisinin de kör olacağı korkusuyla yaşar, ancak romanımınız sonuna kadar kör olmayacaktır. Kısa sürede içerisi çok kalabalıklaşır. İçeridekilerin seslerini hükûmet yetkililerine duyurma girişimleri, bir kişinin ölümü ile sonuçlanır. İçeride insanların bencillikleri ortaya çıkar; çeteleşme, adaletsizlik, cinsel istismar görülür; insanlar insanlık onurunu yitirmeye başlar.

Çete kurup lider olan grup körün diğer körlere eziyet etmesi sonucu kargaşa çıkar. İçeride gören tek kişi olan doktorun eşi, çetenin ele başını öldürür. Bir  kaos ortamı doğar; isyan çıkar. Doktorun eşi, isyan sırasında başlayan yangından yararlanarak binanın kapılarını açar vee…  Kitabın nasıl bittiğini yazmayacağım. Her şeyi yazarsam kitabı okumanın ne anlamı kalır ki?? Sonunu merak ederek okuyacağınıza eminim.

Kitap Yorumum :

Arkadaşımın tavsiyesi üzerine okudum. Yazarın adını daha önce duymadığım için kitap için çok da ümitli değildim ama kitabı okumaya başladığım andan itibaren yanıldığımı fark ettim. Gerçekten mükemmel bir eser, nasıl daha önce okumamışım diyorum. Kitapta hayatınızdan izler bulacağınıza eminim. Karakterler açısından değerlendirme yapacak olursam en çok etkilendiğim karakter; roman boyunca hiç kör olmayan Doktorun eşi…Sebebine gelecek olursak; farklı olan o, asıl olan görmektir elbette ancak romanda işler tam tersine dönmüş halde. Eminim ki romanda kör olmak onun için her şeyi kolaylaştıracaktı, gördüğü görmek zorunda kaldıkları, eşi için yaptığı fedakarlık ve daha niceleri kendisine hayran bırakmaya yetiyor. Kısaca roman ahlaki değerlerle yaşam mücadelesinin çekişmesi… Kitapta hiçbir şehir, ülke, semt adının geçmemesi kitabı evrensel kılarken, kahramanların hiçbirine isim vermeyerek yazar kendine özgü stilini kullanmış. Birçok yönden şu anda içerisinde bulunduğumuz karantina/ pandemi dönemini de yansıtması da okuyucu üzerinde oldukça etkili izler bırakmakta. Nokta ve virgülden başka noktalama işareti kullanılmamış olan romanımız, tarzı, özgünlüğü, evrenselliği gibi birçok yönden okumaya değer.. Son olarak yazarın devamı niteliğinde olduğunu söylediği roman olan ‘Görmek’ romanı körlük romanının çok üst düzeye çıkardığı beklentiyi karşılamamıştır…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir